M.S. 395te Roma İmparatorluğu ikiye bölünür. Artık Üsküdarda, Doğu Roma İmparatorluğu yani Bizans dönemi başlamıştır. Bu dönemde Üsküdar, önemli bir ticaret ve konaklama merkezi haline gelmiştir. Ancak bu durum Üsküdarın cazibesini daha da arttırmıştır. Bunun sonucu Bizansa paralel olarak değişik tarihlerde İranlıların ve Arapların İstanbula dönük fetih çabalarında uğrak yeri hep Üsküdar olmuştur. 609da İran, 710da Araplar, 782de Abbasi Halifesi Harun Reşid, 1102de Haçlılar, 1147de Fransa Kralı VII. Louis ile Alman İmparatoru Konrad, 1203de gene Haçlılar İstanbul kapılarına dayandıklarında daima Üsküdardan geçmişlerdir. XI. yüzyıl Haçlı seferleri dönemi Üsküdarın en müthiş yağma ve talana uğradığı dönemdir. II. Haçlı Seferinde şimdiki Haydarpaşa - İbrahimağa - Ayrılık Çeşmesi arasındaki bölgede Fransa Kralı Louis ile Alman İmparatoru Konradın Komuta ettiği Haçlı ordularına karargâh vazifesi gören Üsküdar, IV. Haçlı Seferinde Bizans İmparatoru?nun şimdiki Haremde bulunan yazlık sarayının yağma ve talana uğramasına sahne olmuştur. Üsküdarda, Haçlı seferleri sonucu yaşanan Latin egemenliği 1204den 1261e kadar 57 sene devam etmiştir. Adı efsanelerle anıla gelen Seyyid Battal Gazinin İstanbulu Fetih amacıyla, Üsküdar civarında yedi sene İslâm orduları için öncü ve muhafız kaldığı menakıbnâmelerde geçmektedir. Üsküdarda kalıcı Türk izlerinin görülmesi 1071 Malazgirt Zaferinden sonraya tekabül eder. İznik?in fethinin ardından yaklaşık 1078de Üsküdarda erken dönem Türk yerleşmeleri başlamıştır. Ancak bu tarihlerdeki iskânlar tamamen sivil ve münferit yapıdadır. Osmanlı döneminde Orhan Gazi zamanında Kocaeli Yarımadası, Büyük ve Küçük Çamlıcadan Doğancılara kadar uzanan bölge, Osmanlı Türklerinin egemenliği altına yaklaşık 1348de girmiş ve daha sonra Yıldırım Bayezid, Güzelcehisarı (Anadoluhisarı) yaptırınca, Osmanlı padişahlarının Rumeliye geçişlerinde Üsküdar - Güzelcehisar istikametini kullanmaları, askerî güvenlik ve ulaşım kolaylığı da sağladığından adeta bir gelenek haline gelmiştir.
Üsküdarın her dönemde ayrıcalıklı bir konumda bulunması sosyal hayatta da kendini göstermiş, şehrin Müslüman sakinleri Üsküdarı bir Kâbe toprağı saymışlar, Museviler tarafından da Kuzguncuk bölgesi Kudüs toprağı diye sıfatlandırılmıştır. Şehrin, Kâbe toprağı sayılmasının sonucu hac yolculuğunun ilk durağı her dönemde Üsküdar olmuştur. Adına Sürre Alayları denen ihtişamlı törenler, her hac döneminde tekrarlanarak bir gelenek halini almıştır. Üsküdar, sosyal tarihimizde kimi ilklerin de şehridir. İlk posta yolunun Üsküdardan Kartala kadar uzanan bir güzergâhta II. Mahmud döneminde açılması ve bu açılışa bizzat II. Mahmudun katılması, İstanbul deniz ulaşımında ilk araba vapurunun yine Üsküdarda hizmete girmesi, bilim tarihimizde farklı bir yeri bulunan Üsküdar Matbaasının III. Selim zamanında Selimiye Mahallesinde faaliyet göstermesi, Türk resminin başlangıç noktasını Üsküdar yapacak kadar önem taşıyan Osmanlı Ressamlar Cemiyetinin kuruluşunun, dönemin Üsküdar mutasarrıfının onayı ile Üsküdarda gerçekleşmesi, hemen ilk elde sayılabilecek hususlardır.
M.Ö. 1000lerden beri bilinen ve oturulan, Bizanstan kalan yegâne eser Kız Kulesi ile farklılaşan, Osmanlı devrinde bir oya gibi itinayla işlenen ve güzelleşen, denize açılan ve hiçbirinin, diğerinin görme hakkını engellemediği yalıları, cumbalı güzelim ahşap evlerin süslediği sokaklarıyla, korularıyla, köşkleriyle, çarşıları ve hamamlarıyla, camileriyle, kiliseleri ve sinagoguyla Üsküdar, adı kendisine en çok yakışan altın şehirdir.
Üsküdar Belediye Başkanı - Üsküdardaki Yerel Gazateler - Üsküdarın Meşhurları - Üsküdarda Yerel Televizyonlar - Üsküdardaki Radyolar - Üsküdardaki Siyasi Parti Başkanlıkları - Üsküdardaki Muhtarlıklar